30 Kasım 2014 Pazar

Yılbaşı Çekilişi! Burberry, Dior, Rimmel, AVON.



Aralık ayının ilk sabahından herkese günaydın! Yeni yıl yaklaşırken, sizlere çok severek kullandığım ürünlerden birkaçını hediye etmek istedim. Bu, aynı zamanda bir teşekkür hediyesi.

Hayatımdaki köklü değişimler (okul, iş, özel hayat) sebebiyle blogumdan uzaklaştığım zamanlar oldu. İçimden yazmak gelmedi. Sonra aynı şey Youtube kanalımda da oldu. Video çekmeyi bırak, Youtube şifremi bile unuttuğum bir dönem oldu. Son birkaç gündür farketmişsinizdir ki, gerçekten bu blogu ilk açtığım günlerdeki gibi zevkle, şevkle yazıyorum. Çünkü o isteğim, deneme, paylaşma, yazma arzum geri geldi. 

Tüm bu süreç boyunca beni sabırla takip ettiğiniz, geri döndüğümde de eski sıcaklığınız ve tatlı yorumlarınızla karşıladığınız için çok mutluyum. Sayaçlara baktığımda eskisinden daha çok okunduğumu görebiliyorum. Bu beni daha da heveslendiriyor. Hepinize çok ama çok teşekkür ediyorum. Umarım sizin için seçtiğim hediyeleri beğenirsiniz ve yine umarım ki, aranızdan en çok isteyen kişiye ulaşırlar. :)




Dönüyorum hediyelere ve tabi ki şartlara. İlk hediyem, hayatımın kahverengi farı dediğim Burberry Chestnut. Bana biri bu ürünü hediye etse sevinçten çıldırırdım herhalde. Hayatımda kullandığım en kremsi far. Onun hemen yanında Dior'un Trianon ojesi. Dior ojelerin sürüm kolaylığı ve kuruma hızı inanılmaz. En en en sevdiğim siyah göz kalemi (biliyorum, defalarca belirttim) AVON Supershock ve son zamanlarda kullandığım günlük maskaram Rimmel Lash Accelerator.




Sizinkilerin başına bir şey gelmesin diye paketlerini hiç açmadım. Yukarıdaki görselde renkleri görebilmeniz açısından kendi ürünlerimi paylaştım. Zaten iki satır aşağıda ürünlerin detaylı yazılarını ve bendeki duruşlarını görebileceğiniz linkleri bulabilirsiniz. 




Peki ya şartlar? Elbette her zamanki gibi çok basit. Blogumu takip ediyor olmanız ve bu yazının altına, size ulaşabileceğim herhangi bir link/e-mail adresiyle birlikte (Örnek: Instagram:gorkemkarman, Twitter:urfacemycanvas8 Mail adresim: assdfg@gmail.com) blogumu nasıl keşfettiğinizi yazmanız. Bir arkadaş tavsiyesiyle mi, Google'da ürün araştırması yaparken mi? Ya da farklı bir şekilde mi? İlk hangi yazımı okudunuz? Gerçekten merak ediyorum. :)

Yorumunuzun yanına iliştireceğiniz Instagram/Twitter hesabınız ya da mail adresinizin, aktif kullandığınız ve size çabucak ulaşmamı sağlayacak adresler/linkler olmasına özen göstermenizi rica edeceğim. Bir de yalnızca tek bir yorum bırakmanızı isteyeceğim. Bloguma abone değilseniz de sağ üstteki kırmızı 'Bu siteyi takip edin' butonuna tıklamanız yeterli olacaktır.

Sosyal medyada paylaşma ya da ek hak vs. tarzı şeyler yok ancak çekilişimi online platformlarda duyurmanız elbette hoşuma gider. Bu benim ve blogumun daha fazla insana ulaşmasını sağlar. İşte böyle. Umuyorum ki yeni yıl hepimize sağlık, mutluluk, başarı, aşk, sevgi, huzur ve eğlence getirir. Kazanan kişi, hediyelerini yılbaşı makyajında kullanabilsin diye çekilişin bitiş tarihi 26 Aralık Cuma'dır. En geç Pazar günü kazanan yine blogdan duyurulacaktır. Sevgiler. <3


Twitter: urfacemycanvas8



29 Kasım 2014 Cumartesi

Bitenler #1



Günaydın! Şu anda geçmişte hiç anlam veremediğim bir şeyi gerçekleştirip, bitirdiğim ürünlerin yazısını yazıyorum. 'Bir insan neden bitirdiği diş macununu ya da kulak pamuğunu paylaşır ki?' diye diye izlediğim 'bitenler' videoları bana hep garip gelirdi. Halbuki farklı olan şey, ürünlerle ilgili düşünceleri paketler doluyken değil de, kullanıp bitirdikten sonra boş ambalajlarla paylaşmakmış. Evet, bu güzel Pazar gününde ben de sizlere bitirdiğim ürünlerin ilk kısmını, kısa kısa yorumlayarak anlatacağım. Bu arada bu yazıda boş diş macunu tüpü ve pamuk paketi olmayacak. :)

Öncelikle bu yazının fotoğraflarını yaklaşık 10 gün kadar önce çektiğimi ve bu süre içerisinde de bitirdiğim farklı ürünler olduğunu belirtmek isterim. Onları da bir sonraki bitenler yazıma saklıyorum. Boş kutular biriktikçe bu yazıları yazmaya devam edebilirim. Tabi siz de isterseniz. Herneyse, dönüyorum yazıya.

Biten ürünlerimin boş ambalajlarını, bir çanta kesesinde biriktirdim. Şimdi, biten ürünlerim hakkındaki fikirlerimi sizlerle paylaşayım.




Ülkemize gelen ilk kuru şampuan markası Batiste diye biliyorum. (Büyük ihtimalle yanılıyorum, o yüzden dikkatimi çeken ilk kuru şampuan Batiste oldu demem daha doğru olur.) Ben, Sephora raflarına düştüğünden beri epey konuşulan Batiste kuru şampuanlarla tanışalı çok değil, 4-5 ay oluyor. 

Temizlikle ilgili takıntılı bir insan olmam dolayısıyla saçımın tek bir teli yağlandıysa dışarı çıkmam. 2 gün sular kesik olsun, en yakınımla bile görüşmem ama saçları her gün yıkamanın da yağ dengesini bozmaktan ve temizken bile yağlıymış gibi görünmelerinden başka bir işe yaramadığını da çok iyi bilirim. Bu sebepten, aylar önce kuru şampuanlara bir şans verdim. Benri, Elidor ve Batiste şu an için denediklerim arasında. 

Yukarıdaki görselde biri 120, diğeri ise 30 gramlık iki boş şişe dursa da, ben bunlardan yaklaşık 8-9 adet bitirdim. Saçımı yıkadığımın ertesi günü, kaybettiği hacmi geri kazandırmak, daha doğrusu saç diplerinde oluşmaya çalışan olası yağı kurutmak amaçlı kullanmaya başladığım Batiste Original mis gibi kokuyor. Saç diplerime 15 cm uzaktan sıkıp, 10 dakika sonra parmaklarımla masaj yapar gibi yediriyorum. Saçlarım yeni yıkanmış gibi oluyor ancak ben bu kuru şampuanları çok uzun süreli etkili bulmuyorum. Şöyle ki; ilk uygulandığında temizlenmiş görünen saçlar sanki birkaç saat sonra daha çok yağlanıyor ve sönük duruyor. Yine de denediklerim arasında temizlik anlamında en başarılısı Batiste. Hacim konusunda da Elidor. Onu da ayrı bir yazıda anlatacağım zaten.

Kuru şampuanların aslında; saçlarını her gün yıkayacak zamanı olmayanlar ve saçların ikinci gününü kurtarma amacıyla kullanacaklar için olduğunu ve 3-4 gün yıkanmamış, Komili Komili gezen saçlara pek etkisi olmadığını hatırlatarak kuru şampuan dosyasını şimdilik kapatıyorum. Hiçbir şey su ve şampuanın yerini tutamaz. 




Gelelim misel sulara. Meşhur Bioderma H2O'yu duymayan kalmamıştır diye düşünüyorum. Yine de bilmeyenler varsa, makyajınızı ve cildinizi, yüzünüzü tahriş etmeden temizleyen mucize su. Seveni de çok, sevmeyeni de. Ben bayılıyorum. Toplamda 10 şişeden fazla bitirmişimdir. Yukarıda da iki farklı boyunu görüyorsunuz. Toplam 1,5 ayda bitti ikisi de.

Sonra Garnier de bu misel sulardan çıkardı. 14 Lira gibi komik bir fiyatı da olunca alıp denemek istedim. İyi ki de denemişim. Ben Bioderma'dan çok farklı olduğunu düşünmüyorum. Fiyat olarak çok çok daha uygun olması dışında tabi. Bir de Bioderma'nın içeriği Garnier'ye göre daha temiz. Her iki ürünü de bitirdikçe alıyorum.




MAC'in şeffaf kaş maskarasının, acıların çocuğu Emrah kaşlarımı normale çeviren tek ürün olduğunu biliyorsunuz. Bu, bitirdiğim 3. tüp. Bittikçe alıyorum. Yine MAC'in 235 ML'lik fırça temizleyicini de çok seviyorum. Bu bitirdiğim ilk şişe. Yenisi alındı bile. Bu arada bu ürünü nasıl kullandığımı şurada detaylarıyla açıklamıştım.




Gelelim maskaraya. Bitirdiklerimi kısa kısa yorumlayayım en iyisi. Benefit They're Real'in seyahat boyu. Yine kaç tane bitirdiğimi bilmediğim ürünlerden. Akmaz, dökülmez, tek kusuru çok ama çok zor silinmesi. Maybelline The Falsies Waterproof. Suya dayanıklı olduğu için kirpiklerimi kıvrık tutan ama yine çıkarması zor olan ürünlerden biri. 

Bobbi Brown Smokey Eye Mascara. Ambalajını ve fırçasını çok sevsem de bir türlü ısınamadığım maskara. Müthiş hacim ve siyahlık veriyor ama yapısı fazla ıslak. AVON Aero Volume, kısa sürede 2 tane bitirdiğim, hem alt hem üst kirpiklerime kullandığım, akmayan, çok hacim vermeyen ideal günlük maskara. Ah bir de 2 hafta içinde kurumasaydı.




Oilatum'ı geçen yıl Londra seyahatim sırasında satın almıştım. Çok beğenince oradaki arkadaşımdan bir tüp daha istedim. Gördüğünüz gibi onu da bitirdim. Oilatum, Boots'larda satılan çok uygun fiyatlı bir nemlendirici. 

Benefit Porefessional gözenek küçültücü bazda da ilk tam boyumu bitirdim. Daha önce iki seyahat boyunu bitirmiştim. Yine bitmeden yedekledim kendisini.

Make Up For Ever Eye Prime far bazı. Tamamen Sephora görevlisinin dolduruşuna gelip aldığım ürün. Göz kapaklarım çok yağlı ve baz kullanmazsam makyaj durmuyor. NARS'ın far bazını almak için girdiğim Sephora'da, benimle ilgilenen görevli istediğim ürünün stokta olmadığını ve bunun da en az NARS kadar iyi olduğunu söylediğinde 'peki' deyip almıştım. Kendisiyle ilgili detaylı fikirlerimi 'Memnun Kalmadığım Ürünler' yazımda bulabilirsiniz. Bir daha asla satın alınmayacak.




Kapatıcı ve maskaradan sonra en çabuk tükettiğim ürünlere geldi sıra. Parfümler. Lancome Tresor için 'Görkem kokuyor.' diyor çevremdekiler. Öyle bütünleşti benimle. Yaklaşık 8-9 senedir kullanıyorum. Tenimin kendi kokusuyla karıştığında ortaya çıkan kokuyu seviyorum. Bobbi Brown Almost Bare ise geçen yazın keşiflerinden. Çok hafif bir menekşe kokusu. 2 şişe bitirdim, üçüncüdeyim.

İşte böyle. Siz son zamanlarda neler bitirdiniz? Mutlu Pazarlar. <3

*Bu yazıdaki çoğu ürünün inceleme yazısı blogda mevcuttur. İstediğiniz yazılara sol üstteki turuncu arama kutucuğundan ulaşabilirsiniz. 


28 Kasım 2014 Cuma

Dior Trianon Oje



Günaydın! Günün yazısı, Pazartesi günü başlayacak çekilişimdeki hediyelerden biri olan Dior Trianon oje üzerine olacak. Dior ojelerin fırçalarını, sürüm kolaylığını, çabuk kurumasını, parlaklığını ve kalıcılığını seviyorum. Trianon da bu ojelerden biri.




306 Trianon, içinde kahvelik bulunan bir gri. Normalde gri ojeleri sevmesem de, içinde kahvelik bulunan bu renk ellerimi ölü gibi göstermiyor. 




Top coat (kalıcılık arttıran bitirici oje) olmadan 3 gün tırnaklarımda bozulmadan kalıyor. 




Ben kendisini Morhipo'dan 78 TL'ye almıştım ancak şu anda siteden kaldırılmış. Sanırım son 2 tane kalmıştı, onları da ben kapmışım. :)

İncelemek isterseniz, blogda 2 farklı Dior oje incelemem daha mevcut. Siyaha çalan bordo Nuit 1947 için buraya, en sevdiğim kırmızı oje Massai için de buraya tıklamanız yeterli. Sevgiler. <3



27 Kasım 2014 Perşembe

Burberry Chestnut Far - Aranan Kahverengi Bulundu!



Günaydın! Bugünün yazısını her zamankinden biraz daha dikkatli okuyun derim, çünkü çok kısa bir süre sonra bu fardan sizlere de hediye edeceğim. Evet, blogumun bugünkü konuğu; senelerdir aranan o kusursuz kahverengi far. Karşınızda Burberry Chestnut!




Şık ama toz tutan bir kesenin içinde gelen Chestnut, Burberry'nin Sheer Eye Shadow serisinden. Ürün 2,5 gram ve açıldıktan sonra 3 sene içerisinde tüketilmesi gerekiyor.






Burberry farların mıknatıslı kapağı ve metal ambalajı buram buram klas kokuyor.




Geliyorum farın yapısına. Ah, nasıl anlatsam… Tereyağ gibi? Kadife gibi? İpek gibi? Pamuk gibi? Dokusu gerçekten yumuşacık ve far epey pigmentli. Daha önce bu kadar kolay uygulanan ve katlanma bölgesine bile kusursuzca dağıtılabilen bir far daha görmedim. Üstelik parmağa da fırçaya da kolayca geliyor ancak MAC 217 tarzı karıştırma fırçalarıyla uygulanırken biraz tozutuyor.




Renk ise sıcacık, kiremitimsi bir kahve. Göz kapağımda soğuk kahveleri sevmeyen ben, uzun zamandır tek başına kullanabileceğim naturel bir far arıyordum ve nihayet buldum. Hem koyu makyajlarda geçiş rengi olarak, hem de bol maskara ve siyah eyeliner ile kombinleyerek tüm göz kapağıma uygulayabiliyorum. İçindeki minik altın yansımalar da (fotoğraflara bir türlü yansımadı) gün ışığında harika görünüyor. 




'Burberry farlarla tanışınca başka far kullanmak istemeyeceksin' demişlerdi. Şimdi sebebini anlayabiliyorum.




Burberry farları İstanbul İstinye Park AVM Boyner Mağazaları'ndan satın alabilirsiniz. Satış fiyatı: 78 TL. Sizce de çok joker bir renk değil mi? Ne dersiniz? Sevgiler! <3

***Burberry farlarla tanışmamı sağlayan iki blogger arkadaşıma da bu teşekkürü borç bilirim. Teşekkürler Pınar ve Zuhal. <3




MAC Pro Longwear Kapatıcıyla Anlaşmak



Günün ikinci yazısından herkese merhaba! Şu anda bir ilki gerçekleştirerek, daha önce incelemesini yapmış olduğum bir ürünü tekrar yazıyorum. Bunu, Instagram ve maillerde, sizlerden gelen yorumlar ve sorular doğrultusunda yapıyorum. Duydum ki; her fırsatta hayatımın ve mor göz altlarımın vazgeçilmezi olduğunu belirttiğim MAC Pro Longwear kapatıcıyla anlaşamayanlar varmış. Öyleyse bu yazıyı yazmak boynumun borcudur! 

'Kurutuyor, yayılmıyor, sürdükten sonra rengi koyulaşıyor, çizgilere doluyor, çizgilerimi belli ediyor, pompadan çok ürün çıkıyor, kabuk kabuk duruyor…' Bende bunların hiçbiri olmuyor. İşte bu yüzden tam şu anda bu sorunlarla nasıl başa çıktığımı sizlerle paylaşıyorum.






İlk adım en önemlisi. Nem, nem, nem. Pro Longwear, göz çevresini gerçekten kurutuyor. Bu yüzden kapatıcının çizgilere dolmaması, çizgileri belirginleştirmemesi ve kabuk kabuk durmaması için yoğun nemlendirme şart. Nem konusunda şu ana kadar denediğim tüm kremlerin şahı olan Kiehl's Avokadolu Göz Kremi'ni Pro Longwear kullanan herkese gözüm kapalı tavsiye ediyorum ancak unutmayın; eğer zaten yağlı bir göz çevresine sahipseniz bu krem ağır gelebilir ve yağ bezelerine sebep olabilir.




Göz çevremiz kremi emdikten sonra (yaklaşık 10-15 dakika kadar sürüyor) sıra geliyor kapatıcıyı uygulamaya. Uygulama şekli ve aracı, en az nemlendirme kadar önemli. Pro Longwear uygularken en doğal ve en iyi sonucu nemli bir makyaj süngeriyle alıyorsunuz çünkü kullanmadan önce yıkayıp suyunu sıktığınız sünger, hem göz çevrenizi biraz daha nemlendirip kuruluğu imkansız hale getiriyor, hem de kapatıcının fazlasını emerek 'cakey' denen yoğun ve kabuk kabuk görüntüyü engelliyor. Ben Pro Longwear'e hiç bir kapatıcı fırçasını yakıştıramıyorum. Bu ürünün hakkını veren tek araç bana göre Beauty Blender ve muadil süngerler. Sünger kullanmak istemiyorum diyenler için diğer iyi sonuç veren yöntemi de söylüyorum ki bu epey hesaplı oluyor; parmaklar. Yüzük parmaklarınızla kapatıcıyı ısıtıp uyguladığınızda süngere en yakın sonucu elde ediyorsunuz.

Tabi tüm bu uygulamaların başarılı sonuç vermesi için seçtiğiniz kapatıcının rengi de çok önemli. 'Ten renginden bir ton açık kapatıcı alırsan daha güzel aydınlatır.' lafı bizim gibi koyu halkaları olanlar için doğru bir tabir değil. Morlukları teninizden açık kapatıcıyla kapatmaya çalışırsanız, onları daha çok ön plana çıkarmış olursunuz. Aydınlatma işlemi için farklı ürünler var. Bizim öncelikli hedefimiz koyu renkleri örtmek. Biraz aşağıda bu konuyu iyice detaylandıracağım.




Pro Longwear yüksek kapatıcılık veren bir ürün ancak göz çevreniz gerçekten çok koyuysa size tek başına yeterli gelmeyebilir. İşte bu adımda yardımcı ürünler devreye giriyor. Yine iki vazgeçilmezimi sizlerle paylaşıyorum.

1) MAC Prep + Prime Aydınlatıcı Kalem (Light Boost Rengi)

Asıl amacı; kapatıcının ve fondotenin üstüne, ön plana çıkmasını istediğiniz bölgelere uygulanarak yüzü aydınlatması. Bu ürünü biraz daha aydınlık bir görünüm istediğimde, Pro Longwear'in üzerine Kim Kardashian tarzı üçgen çizerek uyguluyorum. Bu işlem için özellikle sarı bir renk olan Light Boost rengini kullanıyorum. Aynı zamanda göz çevremi daha az kapatıcıyla örtmek istediğim zamanlarda, doğru olanın aksine, kapatıcımın altına uygulayarak daha hafif bir aydınlık elde ediyorum. İlk paketim bitti, yarın ikinciyi alıyorum.


2) Bobbi Brown Corrector - Koyu Halka Silici (Bisque Rengi)

Yine trilyon kez bahsettiğim, tavsiye ettiğim ve 6 ya da 7. kutumun dibini gördüğüm şu vazgeçilmez corrector… Göz çevrenize hiç bir kapatıcı yeterli örtücülüğü sağlamıyorsa corrector kullanmanız kaçınılmaz. Herhangi bir turuncu/somon kapatıcıyı corrector olarak kullanabilirsiniz ancak ben Bobbi Brown'dan vazgeçemiyorum. Kremden sonra, Pro Longwear'den önce, parmaklarımla ısıtıp morlukların merkezine uyguluyorum ve bum! Morluk kalmadı. Üzerine bir de Pro Longwear, ölsün koyu halkalar. Ufak hatırlatma; correctorınız ten renginizden minimum 2 ton koyu olursa koyu halkaları daha iyi siler.




Son olarak sabitlemeden bahsedeceğim. Zaten kalıcı olan bir kapatıcıyı daha da kalıcı kılmak ve çizgilere dolmasını, gün içinde kıpırdamasını engellemek adına bu işlem kaçınılmaz. Yine bu adımda kullanacağınız pudra çok önemli. Kapatmak için bir saat uğraştığınız göz çevrenizin, pudra uygulamasıyla matlaşmasını, donuklaşmasını istemezsiniz, değil mi? İşte bu yüzden aydınlık bir bitiş veren, transparan ve tercihen toz bir pudra kullanmalısınız. Benim tercihim ve son favorim, hatta pudra arayışımı sonlandıran ürün Chanel Natural Finish Loose Powder'ın 20 Clair rengi. Detaylı yazısını okumak isterseniz buraya tıklamanız yeterli.

Ve tabi ki fırça. Pudra kadar, onu uyguladığınız fırça da önemli. Benim bu işlem için sevdiğim 3 fırçayı da paylaşıp gidiyorum. Real Techniques Setting Brush, Contour Brush ve en sevdiğim Sigma F35 Tapered Highlighter Brush. (Yazısı burada.) 

Son olarak hatırlatmak istediğim bir şey var. Hem kapatıcıyı uygularken, hem de üzerine pudra geçerken parmağınızı ya da fırçanızı ileri geri sürümeyin. Bu, sürdüğünüz kapatıcıyı yerinden oynatacak ve morluklar tekrar ortaya çıkacaktır. Tampon hareketlerle (parmakları ve fırçayı süpürür gibi sürümeden) uygulamak örtücülüğü maksimum seviyeye çıkaracaktır. İşte böyle. Benim söyleyeceklerim bu kadar. Umarım bu yazıdan sonra çok sevdiğiniz ama çeşitli sebeplerden ötürü kullanmak istemediğiniz kapatıcınıza bir şans daha verirsiniz. Çok konuştum. Buraya kadar okuduysanız ekstra teşekkür ederim. Çok sevgiler. <3


Twitter: urfacemycanvas8





26 Kasım 2014 Çarşamba

Flormar Seyahat Fırça Seti



Günaydın! Bugün sizlere, Flormar makyaj fırçalarıyla ilgili acı deneyimlerimi ve markanın yeni seyahat boyu fırça kitini anlatacağım. Bu fırça seti yaklaşık 10 gün önce elime geçti. Paketi açmadan önce markanın siyah saplı klasik fırçalarıyla ilgili geçmişim gözümün önünden film şeridi gibi geçti...

Günlerden bir gün allık ve pudra fırçamı yedeklemek istedim ve uygun fiyatlı olsun diye de Flormar'a atıverdim kendimi. Şu bildiğimiz siyah saplı fırçalardan bir pudra, bir de duo fibre allık fırçası aldım. Eve geldim, paketleri açtım. Fırçalarda bir plastik kokusu. Yıkayınca geçer dedim. Yıkadım ve tüylerin %70'i (abartmıyorum) döküldü, lavaboya simsiyah bir su aktı ve fırçalar daha da kötü kokmaya başladı. Neyse, fırçalar ertesi gün kurudu ve kullanmaya başladım. Pudra fırçasının, her kullanışta yüzümü tahriş ettiğini hissetmeye başladım ve o koku hiç geçmedi. Ben de mecbur çöpe attım. Bu acı tecrübemi de o zamanlar Instagram hesabımda paylaşmıştım ve altındaki yorumlar bu konuda yalnız olmadığımı gösteriyordu. İşte bu yüzden bu fırçalar elime ulaştığında durup bir düşündüm. Yıkadım, kuruttum, kullandım, tekrar yıkadım ve tekrar kullandım. Şimdi görüşlerimi sizlerle paylaşacağım.




Yukarıda gördüğünüz gibi sade ve dayanıklı bir kabın içerisinde, kısa saplı 9 fırça geliyor. Bu kabı; hem makyaj fırçalarınızı seyahate giderken taşımak, hem de makyaj masanızda tozlanmadan muhafaza etmek için kullanabilirsiniz. 

Bu arada, tahmin edersiniz ki kapağı açar açmaz yaptığım ilk iş koklamak oldu ve bu fırçalar kokmuyor. Tüyleri yumuşacık ve kolay yıkanıyor. Çabuk kuruyor ve yüzü tahriş etmiyor. 




Setten çıkan fırçaları kısa kısa yorumlamak isterim. Üstte en başta gördüğünüz fırça, klasik bir fondoten fırçası. Tüyleri sentetik ve yumuşak. Ben bu tarz fırçaları fondoten uygulamak için değil de, aydınlatıcı ve kapatıcı için kullanmayı daha çok seviyorum çünkü bu tarz fırçalar tam kapatıcılık veriyor. Hemen yanındaki ise, setteki favori fırçam. Allık, pudra, bronzer ve hatta fondoten için bile kullanılabilir. Seyahate götürür müyüm bilmem ama çantamdan ayırmıyorum. Onun hemen yanındaki ise ideal bir kapatıcı fırçası. İşlev olarak Real Techniques'in kapatıcı fırçalarıyla yarışır. Aynı zamanda göz kapağına krem far/baz dağıtmak için de kullanılabilir.




Geliyorum kaş, göz ve dudak fırçalarına. Yine soldan sağa anlatmaya devam ediyorum. Yukarıdaki görselde en baştaki fırçayı çok seviyorum. Olmayan dudaklarıma ruj, parlatıcı ve dudak kalemi yaymak için kullanıyorum. Elimdeki dudak fırçalarına göre daha ince olduğu için üst dudağımı daha güzel şekillendirebiliyorum. Onun hemen yanındaki de kapatıcı için kullanılabilir ama ben düz kapatıcı fırçalarını pek sevmiyorum. 3. fırça MAC 239 gibi, göz kapağına far sürmek için kullanılabilir. Ne yalan söyleyeyim, elim buna da pek gitmeyecek. 4. fırça alt kirpik dibine far yaymak için güzel. Piyasadakilerden tek farkı tüylerinin biraz daha yumuşak olması. 5. sıradaki açılı fırça yine en sevdiklerimden. Kaşlarımı çok doğal bir biçimde dolduruyor. Uzun zamandır kaşlarım için kullandığım iki fırçayla kıyaslarsam; ne MAC 266 kadar ince, ne de Real Techniques Brow Brush kadar kalın. Son fırça da kaş ve kirpik fırçası. Kirpik kısmının plastik olması güzel. Maskara sonrası topaklanan kirpikleri güzel ayırıyor.

Özetlemem gerekirse; fırçalar Flormar'ın klasik fırçalarına göre çok başarılı. O keskin plastik kokusu yok, tüy dökme yok. Çok kolay yıkanıp, kolay kuruyorlar. Yüzü tahriş etmiyorlar. Tabi ki Real Techniques gibi ses getirecek kadar mükemmel fırçalar değiller ama bu set gerçekten iş görecek cinsten.

Ben seyahate giderken kullanacağımı düşünmüyorum çünkü ne kadar uzak yola gidersem gideyim, yine o uzun saplı klasik fırçalarımı yanıma almadan edemiyorum. Bence Flormar bu serinin uzun saplı klasik versiyonlarını da çıkarmalı. 

Bildiğim kadarıyla bu set sadece 75 TL ve üzeri alışverişlerde hediye ediliyor. Flormar'ın sitesine de baktım ama ayrıca satışını bulamadım. Kampanyayı incelemek isterseniz diye de şu linki buraya koydum. Sevgiler! <3

*Ürünler Flormar Türkiye tarafından deneyimlemem için gönderilmiştir. Teşekkürler Flormar!



25 Kasım 2014 Salı

Chanel Poudre Universelle Libre - Doğal Bitişli Pudra



Haftanın ortasından, en sevdiğim gün Çarşamba'dan günaydınlar! Bugün nihayet şu meşhur Chanel pudrayı inceleyeceğiz. Neden meşhur olduğunu anlamak zor değil. Lisa Eldridge'in bu ürünü; 'her kadının sahip olması gereken pudra' diye tanımlaması hiç sürpriz değil…




Gösterişli koca paketin içi epey dolu. Tam 30 gramlık bu pudranın evladiyelik olduğunu düşünüyorum. Artık kızım da T bölgesini bununla sabitler… Şaka bir yana, bana uzun süre gideceğini düşünüyorum. Gördüğünüz gibi paketi klasik Chanel kutusu; sade ama şık. Keşke bir de seyahat boyu olsa bu pudranın, çünkü bu koca kavanozu ordan oraya götürmek pek mümkün değil. Zaten ürünün tek kusuru da bu.




Bendeki rengi 20 Clair - Translucent 1. Kendisi, aldığım günden beri hem gözaltı kapatıcımı, hem de tüm makyajımı sabitlemek için kullandığım tek pudram. Yapısı incecik, bebek pudrası gibi. Hatta tam da öyle kokuyor. Dokusu pamuk gibi yumuşacık ve içerisinde fotoğraflarda güzel çıkan kusur silici pigmentlerden barındırıyor. Sürdüğünüz zaman sim, ışıltı vs. görmüyorsunuz ancak yüzü donuklaştırmadan matlaştırıyor.

Natural Finish Loose Powder. İsminden de anlaşıldığı gibi doğal bir bitiş veriyor, tabi ki doğru fırçalarla uygulandığı takdirde. Ben göz çevrem için Sigma F35'e biraz pudra alıp, kapağında fazlalığını toparlayıp, tampon hareketlerle, fırçayı sürümeden kapatıcımın üzerinden gezdiriyorum. Kapatıcımı donuklaştırmadan, rengini koyulaştırmadan sabitliyor, kalıcılığını arttırıyor. Yüzümün geri kalanı için ise Bobbi Brown Sheer Powder fırçamı kullanıyorum. Yüzümü un kurabiyesine çevirmiyor, pudra pudra durmuyor. Kullanılabilecek diğer fırçalardan bazıları; Real Techniques Setting Brush, Multi Task Brush ve Blush Brush olabilir.




Fondotenimin ve kapatıcımın kalıcılığını arttırdığı gibi yüzü mat da tutuyor ve vaat etmediği halde yağlanmayı da kontrol ediyor. Gün içinde tekrardan tazeleme ihtiyacı hissemiyorum. Bunun dışında her gün şu kutuyu açıp da bu pudrayı sürmek başlı başına bir mutluluk sebebi. Ya da ben şu sıralar tam bir Polyanna'yım.






Zoru başarıp göz çevremi kabuk kabuk yapmadan sabitleyen bu pudranın yüzümdeki duruşu için şuradaki yazımı inceleyebilirsiniz. Benim gibi hem göz çevreniz, hem de tüm yüz makyajınızı sabitlemek için kullanabileceğiniz gibi, altına fondoten kullanmadan, direkt nemlendiricinin üstüne de kullanabilirsiniz. Bu şekilde vereceği kapatıcılık 10 üzerinden 3 olacaktır.

Ben tam 2 ay önce Capitol Sephora'dan 126 Lira'ya almıştım. İyi ki de almışım, keyifle kullanıyorum.

Uzun lafın kısası, herkese gözü kapalı tavsiye edebileceğim bir pudrayı anlattım sizlere ancak aşırı yağlanma gibi spesifik bir sorununuz varsa MAC Blot Powder tarzı pudralara yönlenmenizi öneririm. 

Eğer olur da bir gün biterse tekrar satın alacağım ürünler arasına girdi bile. Yüksek fiyatına rağmen, gramajı, duruşu, dokusu, kalıcılığı ve makyaj masamdaki duruşu için tekrar satın alacağım. Mükemmel pudra arayışım GERÇEKTEN son bulmuştur. Sevgiler!

*Ürünü başta Boyner ve Sephora olmak üzere, Chanel standı bulunan tüm mağazalardan satın alabilirsiniz.


Twitter: urfacemycanvas8





Eski Mumluk, Yeni Fırçalık, Yeni Palet.



Yeniden merhaba! Günün ikinci yazısıyla karşınızdayım. Beni uzun süredir takip edenler bilir, yaklaşık 3 senedir sabah 09:30'da yazı yayınlıyorum. Bundan sonra vakit buldukça, tabi konu da oldukça, akşamları da bir yazı yayınlamak istiyorum. Ayda 1-2 kez de olsa bunu yapabilirsem çok mutlu olacağım.

Gelelim bu yazının konusuna. Geçenlerde biten mumlarımı ayırırken, daha önce Instagram ve Youtube'da defalarca denk geldiğim şu fırçalık olayını anımsadım. Hazır makyaj fırçalarımı tek bir kavanoza sığacak kadar eleyip azaltmışken kolları sıvadım. Belki de bir yerlerde denk gelmişsinizdir ancak ben yine de fikir olur diye paylaşmak istedim.




Eczaneden aldığım alkolle mum kabının içini, dışını ve kapağını temizledim. Daha sonra her şeyi sabunla suyla yıkayıp kurumaya bıraktım. Mumun etiketlerini çıkartıp tekrar alkolle temizledim ve fırçalarımı içine yerleştirdim.

Arzu ederseniz akvaryum içlerine kullanılan renkli dekoratif taşlardan doldurabilir ya da kum ve boncuklarla süsleyebilirsiniz ancak ben sade kalsın istedim.




Kapağı atmak olur mu? Onu da fondoten ve kapatıcılarımı dökmek, karıştırmak için palet olarak kullanmaya karar verdim. MAC'in metal karıştırma paletlerine tonla para vermeye gerek kalmadı.





İşte böyle. Bir sürü mumum bitmek üzere. Onlara da aynı işlemi yapıp içlerinde; pamuk ve ruj muhafaza etmeyi düşünüyorum. Ne dersiniz? Sevgiler <3


Twitter: urfacemycanvas8



24 Kasım 2014 Pazartesi

CLARINS Cilt Bakım Seti - Hassas/Kuru Cilt



Günaydın! Bugün sizlere tam 3,5 hafta önce satın aldığım ve Instagram'da paylaştığımdan beri detaylı incelemesi beklenen Clarins cilt bakım setini paylaşacağım. Aldığım günün akşamı kullanmaya başladım ve o gün bugündür keyifle deneyimliyorum. Bu bir nemlendirici ya da serum yazısı olsaydı, bu incelemeyi biraz daha erteleyebilirdim ancak set sadece; peeling, temizleyici, tonik, göz makyajı temizleyicisi ve maske gibi uzun vadeli inceleme gerektirmeyen bakım ürünleri içerdiği için 1 ayın sonunda bu yazıyı yazmayı uygun gördüm. 

Yukarıdaki fotoğraftan da görüldüğü üzere, set 5 ürün içeriyor. Soldan sağa ürünler; tek adımda hassas temizleyici, köpüren temizleyici, tonik, göz makyajı temizleyicisi ve nem verici maske. Benim aldığım set hassas/kuru ciltler için ancak bu setin bir de karma/yağlı ciltler versiyonu var. Her ikisini de Boyner'lerden 99 TL'ye satın alabilirsiniz. Son olarak şişelerin/tüplerin boyutlarının, ürünlerin gramajlarının hiç de az olmadığını ve bu fiyata kaçırılmaması gereken bir kofre olduğunu hatırlatıp detaylı incelemelerime başlıyorum.




One Step Gentle Exfoliating Cleanser (Portakal Özlü Tek Adımda Eksfoliasyon) 75 ML.


Aralarında en sevdiğim, en işime yarayan tüp bu. Üzerinde 'temizleyici' yazsa da bunu her gün kullandığımız şu makyaj temizleyicilerle karıştırmayın. Aslında ciltteki pürüzleri, ölü deriyi, pütürleri temizleyen, yüzü bebek poposu gibi yapan bir peeling. 

Üzerinde 'tüm cilt tiplerine uygun' yazıyor ve ben de buna katılıyorum. Kuru ya da normal ciltler haftada en fazla 2 kez kullanmalı ancak cildiniz yağlıysa her gün kullanabilirsiniz diye düşünüyorum. 

Mis gibi portakal kokan bu peeling, epey koyu bir jel kıvamında ve içinde minicik granüller barındırıyor. Hafifçe ıslattığınız yüzünüze dairesel hareketlerle uygulayıp duruluyorsunuz. Ben özellikle kabarcıklar, çıkıntılar olan burun çevrem ve yanaklarıma uyguluyorum. Yaklaşık 2 dakika boyunca yüzüme masaj yapıyor ve duruluyorum. Yüzümü kuruladığımda yumuşacık ve pürüzsüz olduğunu görüyorum. Her peeling gibi biraz kurutuyor ancak nemlendiriciyle bunu telafi edebiliyorum.

Hayatımda ilk kez bu kadar pürüzsüz bir zemin elde ettim diyebilirim. Son zamanlarda cildim daha güzel ışıldıyor, makyajım bile daha temiz duruyor. Biter bitmez tam boyunu alacağım.




Gentle Foaming Cleanser (Shea Yağı İçeren Köpüren Temizleyici) 75 ML.


Shea yağının nasıl bir nem bombası olduğunu duymayan kalmamıştır. Bu temizleyici de Shea yağı içerdiği için yağlı ciltlere uygun olmayacaktır diye düşünüyorum.

Gelelim kullanımına ve bendeki etkisine. Cildi yormadan, kurutmadan, hatta aksine, nemlendirerek temizliyor. Bir önceki ürünün yaptığı gibi derinlemesine bir temizlikten bahsetmiyorum. Makyaj kalıntılarını temizleyen bu ürünün günlük kullanıma uygun olduğunu düşünüyorum. Ellerimle, önceden hafifçe ıslattığım cildime uyguluyor, ılık suyla duruluyorum. Kıvamı katı bir krem gibi ve kokusu çok hoş. Uygulama sonrası nemlendirici sürme ihtiyacı hissetmiyorum.




Yukarıdaki görselde, az önce bahsettiğim iki ürünün de renk ve kıvamlarını görebilirsiniz.




Toning Lotion (Alkolsüz Tonik) 100ML


Gelelim toniğe. Normal ve kuru ciltler için uygun olan bu ürün, özellikle maske sonrası kalıntılarını temizlemek için ideal. Çok güzel bir çiçek kokusuna sahip bu toniği keyifle kullansam da bitirdiğimde yeniden satın almayı düşünmüyorum çünkü yüzümü harika bir şekilde yumuşatıp yatıştırsa da cildimi daha iyi nemlendiren/temizleyen uygun fiyatlı pek çok seçenek varken buna yönelmeyeceğim.




Gentle Eye Make-Up Remover (Hassas Gözler İçin Makyaj Temizleyici) 50 ML.


Bu üründen çok memnunum ancak duyduklarım kafamı karıştırıyor. Gelin, sizlere de anlatayım. Orta derecedeki göz makyajlarını, gözü hırpalamadan, tahriş etmeden çıkaran bu temizleyici, su bazlı bir ürün. Sephora'da vs. gördüğümüz o ayrışan, çift fazlı ürünler gibi yoğun değil. Yağ yerine gül suyu içeriyor ancak gül suyunun göz çevresinde kullanımının epey zararlı olduğunu duyduğumdan bu ürünle ilgili gel gitler yaşıyorum. Bu konu hakkında bilgi sahibiyseniz lütfen benimle de paylaşın.

Bunun haricinde suya dayanıklı ya da çok keskin makyajları çıkarmaya yetmiyor diyebilirim. Yine de şu gül esansı konusunu çözebilirsek bittiğinde tekrar satın alacağım bir ürün olacak kendisi.




Hydra Quench Cream Mask (Nem Maskesi) 15ML


Geldik setten çıkan son ürüne, aralarında gramaj olarak az olan nem maskesine. Diğer maskelere göre epey ince yapılı ve tamamen kuru/normal ciltler için tasarlanmış bir ürün. Yüzünüze sürdükten 10 dakika sonra yukarıdaki sarı tonik ve bir pamuk yardımıyla temizliyorsunuz ancak bu 10 dakika içerisinde diğer maskeler gibi yüzünüzde kuruyup suratınızı germiyor. Sanırım ben dayanamayıp Glam Glow'u satın alacağım çünkü zaten cildimi nemlendiren ve haftalık temizleme ihtiyacını karşılayan ürünlere sahibim. Sıra geldi siyah noktalara. :)


İşte böyle. Söylenecek her şeyi söyledim sanırım ama bir kez daha toparlayayım. Bu paraya alınabilecek en başarılı, en iş gören setlerden biri. Hala bulabiliyorken Boyner'e muhakkak uğrayın derim. Bilmek isteyenler olabilir, ben Akasya AVM Boyner'den almıştım. Herkese mutlu günler!


*Bugün ikinci bir yazı daha yayınlayacağım ve Youtube'da yapmayı düşündüğüm çekilişi çok yakında blogda yapacağım. Sevgiler <3

11 Kasım 2014 Salı

Clinique Smart Serum || Gerçekten Akıllı Mı?



Haftanın ortasından, en sevdiğim günden günaydınlar! Bugün sizlere, yaklaşık 2 aydır kullandığım Clinique Akıllı Serum'dan bahsedeceğim. Öncelikle bu seruma neden akıllı dendiğiyle başlamak isterim. 




Ürün, cildin problemli kısmı neyse, sorunlu bölgesi neresiyse onu tamir etmeyi vaat ediyor. Bu yüzden ürüne akıllı serum deniyor. 




Tüm cilt tiplerine uygun fondotenlerin gerçekten 'tüm' cilt tiplerine uyduğuna inanmadığım gibi, bu tarz 'sorun neyse çözer' serumlarından da, kremlerinden de mucizeler yaratmalarını beklemiyorum açıkçası. Clinique Smart Serum da kuru, çok kuru, hassas, karma, yağlı, akneli tüm ciltlere uygun olarak geçiyor ancak ben birkaç aydır her gün kullanan biri olarak çok kuru ve çok yağlı ciltlerin kendisiyle iyi anlaşabileceğine inanmıyorum.




Akıllı Serum, Clinique'in her ürünü gibi alerji testinden geçmiş bir ürün. Üzerinde yazılanlara bakılırsa; sabah ve akşam nemlendiriciden önce düzenli olarak uygulandığında, ciltteki renk eşitsizliklerini, kırışıklıkları ve onarım gereken her bölgeyi gözle görülür bir biçimde düzenleyen bu serum parfüm de içermiyor.




Gösterişten uzak gri şişesinin makyaj masamdaki duruşunu seviyorum. Bu arada bendeki şişenin 30 ML olduğunu da eklemeliyim. Ürünün bir de 50 ML'lik şişesi var.



Gelelim seruma ve bendeki etkisine. 1,5 pompayı yaklaşık 2 aydır sabah ve akşam temizlenmiş cildime nemlendiriciden önce uyguluyorum. Parfüm, çiçek ya da meyve kokmayan değişik kokusunu seviyorum. Zaten çok keskin kokmuyor, hassasiyet yaratmıyor. 

Ellerimle yüzüme yaydığım serumun cildime nüfuz etmesini bekliyor, daha sonra nemlendiricimi uyguluyorum. Cildimi adeta bir makyaj bazı gibi pürüzsüzleştirdiğini ve makyaj için daha net bir zemin oluşturduğunu hissediyorum. 

Cildimde leke, akne ya da eskisi gibi kuruluk şeklinde spesifik bir sorun olmadığı için ben bu seruma uygun, ideal bir denek miyim, onu da bilmiyorum ancak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, birkaç ay önce fazla nemlendirmeden ve yağlı ürün kullanmamdan ötürü yağ dengesi bozulan T bölgemi kontrol altına aldı. Kurumaya başlayan yanaklarımı da eski nem dengesine kavuşturdu. #buserumgalibagerçektenakıllı

Gel gelelim şöyle bir durum da var; burnumun çevresine yapışıp kalan kırmızı lekelere hiç etkisi olmadı. Ya da mimik çizgilerimde gözle görülür bir kırışıklık azalması gözlemlemedim. Dolayısıyla bu serum benim için cildimi makyaja hazırlayan, pürüzsüzleştiren ve yumuşatan, T bölgemdeki yağı kontrol altına alan bir makyaj bazından farklı bir şey yapmadı. #buserumokadardaakıllıdeğilmiş

Konu cilt bakımı ve serum olunca cilt neye açsa onu doyurmalı diye düşünüyorum. Örneğin geçen yıla kadar cildim kuruluktan çatlayan, her şeye reaksiyon gösteren bir ciltti ve ben uzun süre Rexaline'in %70 nem vaat eden serumunu kullanmıştım. (Rexaline Sephora'larda satılıyor.) Gerçekten cildimi neme doyurmuştu. 

Toparlarsak, ben bu serumu belli bir problemi (aşırı yağlanma, akne, lekeler, kuruluk vs.) olan ciltlere değil ancak benim şu anki halim gibi, çok rahatsız edici bir sorunu olmayan, 'cilt bakım rutinime bir serum da oturtayım' diyen ve cildindeki nem-yağ dengesini sağlayıp yüzünü makyaja hazırlamak isteyenlere tavsiye edebilirim. 

Peki ben bitince bir daha alır mıyım? Fiyatını görmeden önce sorsaydınız, cevabım evet olurdu çünkü yüzümde bir şeyler yaptığını, en azından yağı dengeleyip pürüzsüzleştirdiğini görebiliyorum ancak fiyatını az önce bu blog yazısının sonuna yazmak için bulduğumda cevabımı 'hayır' olarak değiştirmeye karar verdim. Cildimin şu anki halini koruyabilirsem zaten bir seruma ihtiyacım olmaz. Kurursa tekrar Rexaline'e yönelirim. Olmadı şu meşhur Estee Lauder Advanced Night Repair'i denerim. :) 

Ürünü Boyner, Sevil, Sephora, clinique.com.tr ve Clinique standı olan her yerden satın alabilirsiniz. 30 ML satış fiyatı 225 TL. Fiyatı 100 Lira olsa yine alırdım ama maalesef, 225 Lira'yı hakedecek bir serum olduğunu düşünmüyorum. Sırada beklentilerimin çok yüksek olduğu Estee Lauder Advanced Night Repair var. Sevgiler!

*Ürün Clinique Türkiye tarafından deneyimleyip yorumlamam için gönderilmiştir. Teşekkürler Clinique!